deniz gezmiş sorgusunda
evvelemirde iddianameye karşı diyeceklerim mevcuttur, iddianame kelle istemek için hazırlanmıştır. yapılan tahliller yanlıştır, hatalıdır, değerlendirmeler keza isabetsizdir. yalnız biz varlığımızı hiç bir karşılık beklemeden esasen türk halkına armağan etmiş bulunmaktayız. ve türk halkları ve devletin bağımsızlığına armağan etmiş bulunmaktayız. bu sebeple ölümden çekinmiyoruz. iddianamede yapılan değerlendirmeler başkana arz ettiğim gibi hatalıdır. 1908 tarihinden itibaren yapılan gelişme, isabetsiz tahlillere tabi tutulmuştur. giriş kısmı muğlaktır. açık değildir, bunun hangi manaya geldiğini anlayamadım, neyi kastettiği açık değildir.
eğer giriş kısmında korku, gaflet, kurnazlık ve ihtiras içinde bulunanlardan bizleri kastediyorsa, bu doğru değildir. türkiye’de gaflet, delalet ve hatta hıyanet içinde bulunanlar varsa, bunlar ancak amerikan emperyalizmi ile iş yapan çıkarcılardır. iddianame hukuk mantığından ari olarak hazırlanmıştır. gelişmiş ülkelerin gençliği ile az gelişmiş ülkelerin gençliği terazinin aynı kefesine konmuştur. ve kız-erkek ilişkileri, içki olayları, toplum baskısından uzak bir yaşama isteği gibi değerlendirmeler vardır. bunlar doğru değildir. bizlerin tek özlemi tahsil sırasında bulunmamıza rağmen türkiye’nin bağımsızlığıdır. biz hiçbir zaman bütün çabamıza rağmen türkiye’nin bağımsızlığını temin edemedik. bugüne kadar da bu özlem içinde kaldık. iddianamede bir hususa daha değinmek istiyorum. 14 mayıs 1950 tarihi türkiye’nin döneminde yeni bir olay ve tarihi bir dönüm olarak nitelendiriliyor. ve aynen şöyle denmektedir. ulusun tarihinde ilk defa seçimle iktidar değişikliği oluyor. bu tarih bize göre amerikan emperyalizminin türkiye’de seçimle iktidara gelmesidir. ve iddianame bundan sonraki kısımlarında bu hususu da belirtmektedir, îkili anlaşmalar kısmı bundan sonra yer almaktaydı ve bu hususu açıklığa kavuşturmaktadır. türkiye’nin madenleri, petrolü 1950 tarihinden sonra amerikalılara peşkeş çekilmiştir. kurtuluş savaşı’nı da yerli yerine oturtmak gerekmektedir. biz 50 sene evvel kurtuluş savaşı vermiş bir ülkenin çocukları olarak kurtuluş savaşı’nın gerçek tahlilini yapmaya her zaman muktediriz. biz yine çok iyi biliriz ki türkiye kurtuluş savaşı’nı yapmak için samsun’a çıkanlara istanbul örfi idaresi’nce ve mahkemelerince idam cezası verilmiştir.
türkiye’nin kurtuluş ve bağımsızlık savaşından ne şekilde bağımlı hale geldiğini de belirtmek gerekmektedir ve yine bilmekteyiz ki osmanlı împaratorluğu’nun yüzlerce generalinden ancak birkaç tanesi kurtuluş savaşı’na iştirak etmiştir. ve yine bilmekteyiz ki kurtuluş savaşı yapıldığı sırada istanbul’da bulunanlar bunları yapanlara eşkıya demiştir. türkiye’nin kurtuluş ve bağımsızlık savaşından ne şekilde bağımlı hale geldiğini de belirtmek gerekmektedir. 1922-1923 sıralarında lozan müzakereleri sırasında ingilizler türk delegasyon başkanı ismet inönü’ye bu hususu peşin olarak hatırlatmışlardır. kurtuluş savaşı aydınların yönetiminde yapılmış savaştır. fakat bu yönetime feodal mütegalibe ve eşraf iştirak etmiştir. bu eşraf ve mütegalibe evvela iş bankası’na sızdı, daha sonra da 1944-1945 yıllarında çiftçiyi topraklandırma kanunu hazırlıklarında bu tasarıya kesin cephe aldılar. bunlar adnan menderes, refik koraltan ve demokrat parti’yi kuran kimselerdir. böylece 1950 tarihine gelindi ve 1950 tarihinde amerikan emperyalizmi iktidara geldi.
olaylar bundan sonra bildiğimiz gibi gelişti, olaylar cereyan etti, demokrat iktidar 27 mayıs 1960’da tarihe gömüldü. demokrat parti gitti, bunun gitmesi ile tellallar değişmedi. hamam aynı, bu defa yanlış oldu, 27 mayıs’ı kastetmiyorum, bundan sonrasını kastediyorum. hamam aynı fakat bu defa da tellallar değişti. amerika bu dönemde imdada yetişip, inönü’yü düşürdü. demirel’i iktidara getirdi. öğrenci hareketlerine gelince, iddianamede öğrenci hareketlerinin başlangıç tarihi 1968 olarak belirtilmektedir. bu tarih yanlıştır. türkiye’de öğrenci olayları 50-60 senedir eksik olmamıştır. sultan hamit’in tıbbiye talebelerini sarayburnu’ndan denize attığı tarihten itibaren öğrenci hareketleri türkiye’de devam edegelmiştir. 1908’i hazırlayan hareketler ileriye dönük hareketlerdir. vagonli’yi tahrip eden gençler ilerici gençlerdir.
ikinci dünya savaşı sırasında. faşizme hayır diyen gençler ilerici gençlerdir. ve 28 nisan 1960 tarihinde özgürlük savaşı veren gençlerdir, ilerici gençlerdir. amerikan emperyalizmi tarafından inönü hükümetten düşürüldüğünde protesto gösterisi yapan gençler ilerici gençlerdir. anayasaya bağlılık mitingini de bizler yaptık. o günün mitinginde iktidarın kiralık adamlarından ve polisinden dayak yiyen de gene bizlerdik. 1968 senesine gelince üniversiteler öğrenciler tarafından işgal edildi, işgalleri gayet meşru idi ve kürsü ağaları dahi,bu işgallerin haklılığını hiçbir zaman inkar edemedi. ve 1968’de umumi efkar ve herkes öğrenci isteklerinin kabul edileceğini beyan ediyordu, herkes bu kanaatte idi.
aradan üç sene geçti, bu üç sene içerisinde o zamanki isteklerin tahakkuku istikametinde en ufak bir kıpırdanma olmadı. aynı yılın temmuz ayında amerikan filosuna karşı gösteri yapanlardan vedat demircioğlu polis tarafından hunharca öldürüldü, bundan sonra olayları sizler de biliyorsunuz, iktidarın silahlı kuvvetleri yanlış oldu. kiralık kuvvetleri ve polisi hunharca devrimcilerin üzerine saldırdı. yirmiye yakın devrimci. öldürüldü. bunların hiçbirinin katili bulunamadı. polis karakolları işkencehane yerine getirildi. hiçbir savcı buna karşı çıkmadı.
bu memlekette mustafa kemal’e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz.
iddianamede bir gerçek tahrif edilmek isteniyor, bu hususu da belirtmek ve düzeltmek isterim. fikir özgürlüğünü ve anayasayı paravan yapanlar önceleri atatürkçü geçinirken, onun fikir ve şahsiyetini de küçük görmeye başladılar şeklinde ve sadece mustafa kemal tarafını beğeniyorlardı şeklinde bir cümle mevcuttu. bunu kesin olarak reddediyorum, asla kabul etmiyorum. diğer yurtseverler de bunu kabul etmez, bu kasten tahfif edilmek isteniyor, gerçekler örtülmek isteniyor. bu cümle art niyetle hazırlanmıştır. bu memlekette mustafa kemal’e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz. onun istiklali tam prensibi ve ideali tam yanlış zapta geçti, onun istiklali tam türkiye idealim yalnızca biz devam ettiriyoruz, iddianamede bizim anayasayı cebren ilgaya teşebbüs ettiğimiz ileri sürülmektedir.
öteden beri arzetmiş olduğum gibi, bu ülkede anayasayı en fazla savunanlar bizleriz. anayasayı ihlal edenlerse ortadadır. anayasanın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. anayasayı uygulamayan yavuz kimselerse hâlâ ortadadır. yine o kişiler bizim kellemizi istemektedirler. bile bile iddia makamı bizim anayasayı ilgaya teşebbüs ettiğimizi ileri sürmektedir.
türkiye’nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk, varlığımızı türkiye halkına armağan ettik. bunun aksini iddia edenler vatan hainidir.
iddia makamı bizim vermekte olduğumuz bağımsızlık savaşına karşıdır. türkiye cumhuriyeti anayasasına karşı, reformlara karşıdır ve bu nedenle bizim anayasayı ilgaya teşebbüs ettiğimizi ileri sürmektedir. çünkü süleyman demirel hâlâ ortada gezmektedir. kudreti yetiyorsa süleyman demirel hakkında aynı şekilde dava açsın, onlar 36 milyonluk ülkenin bütün yükünü 20 gencin üzerine yıkmaya alışmışlardır. bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden hepiniz dahil, sizlersiniz. çünkü amerika sizin döneminiz sırasında türkiye’ye girdi ve hiçbiriniz sesinizi çıkarmadınız ve demokrat parti iktidarına 10 yıl ses çıkarmadınız, taki 38 yurtsever subay ses çıkarana kadar ve onları devirene kadar.
ve bugün aynı savcılar bu şahıslar hakkında da idam karan istemektedir. süleyman demirel’in anayasayı ihlaline ve despotizmine ve ülkeyi amerika’ya satmasına ses çıkarılmadı. ve meydanlarda bunlara karşı bizler dövüşmek mecburiyetinde kaldık, bizler kurşunlandık. ve sonunda idam isteği ile buraya getirildik, dediğim gibi türkiye’yi bu hale getiren eski yöneticilerin bütün suçlan bize yüklenmek istenmektedir. bütün eski idarecilerin suçu bize yükletilmek istenmektedir. türkiye’nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk, varlığımızı türkiye halkına armağan ettik. bunun aksini iddia edenler vatan hainidir.
12 mart muhtırası muvaffak olmasaydı, bizi itham eden makam onları da aynı şekilde itham ederdi, buna da kanaatim tamdır. 12 mart muhtırası anayasanın uygulanmadığını iddia etmektedir. ve parlamentoyu açıkça suçlamaktadır. biz stratejik olarak düşüncelerimizi hiçbir zaman saklamayız. hangi şartlar altında olursak olalım bunu açıkça söyleriz. düşüncelerimizi mezara kadar götürürüz. nasıl burada namluların ve dipçiklerin gölgesi altında konuşuyorsak, düşüncelerimizi her zaman açıkça ifade ederiz.
bizim anayasayı ilgaya teşebbüs gibi bir kastımız bulunsaydı bunu da burada açıkça söylemekten çekinmezdik. meclisi ıskat amacı gütmüş olsaydık, bunu da söylerdik, hatta gider meclise de bombayı koyardık. böyle bir amacımız olsaydı, bunu söylerdik ve yapardık. daha evvelce de belirtmiş olduğum gibi bizim böyle bir amacımız yoktur, tek yazılı belgede, bildiride bu husus açıkça ortaya konmuştur. orada açıkça da anlatıldığı gibi bizim düşmanlarımız amerikan emperyalizmi ve onun yerli işbirlikçileridir. yine bildiride açıkladığımız gibi yerli işbirlikçiler, hain patronlar yani emperyalizmle işbirliği yapan .patronlar feodal mütegalibe yani bezirganlar, tefeciler, toprak ağaları ve diğer işbirlikçileri ve bizim bütün eylemlerimiz bu hedefe yönelmiş bulunmaktadır. bunun dışında başka bir hedefimiz yoktur. eylemlerimiz de savcının iddianamesini yalanlamaktadır.
olaylara gelince biz, (çizildi) ersin bağtır isimli talebeyi dövdüğümüz iddiası kesinlikle doğru değildir. bu isnadı kesin olarak kabul etmiyorum, doğru değildir. vuku bulmamıştır.
kavaklıdere amerikan sefareti önünde nöbet bekleyen polis memurlarını kurşunladığımızı kabul ediyorum. çünkü onlar her türlü işkenceyi devrimci gençler üzerinde yapmaktan zevk alıyorlardı. olaydan iki gün evvel de iki kişi ölmüştü. nail karaçam ve ilker mansuroğlu isimli arkadaşlarımız öldürülmüştür. bunların bir tanesi toplum polisi tarafından, birisi sivil polisler tarafından öldürülmüştür. 1920’lerde istanbul’da karakol teşkilatı m. grubu hangi amaçla ingilizlere ve osmanlı polislerine kurşun sıktıysa biz de o amaçla polislere kurşun sıktık. olayı arkadaşım yusuf aslan anlattı, burada açıklamak istediğim husus öldürmek kastı yönündedir, öldürmek kastı ile ateş açmadım. mesafe çok yakındı, iki metre kadar vardı, isteseydik bunları rahatça öldürebilirdik, ayaklarına ve kollarına ateş ettik, çok yakın mesafeden ateş ettik. olayda herhangi bir tanık olmadığı halde bunu açıkça ikrar ettik.
biz türkiye iş bankası emek şubesi’ndeki 124 bin liraya el koyduk, bunu da kendi şahsımız için almadık, fakat kendi şahsı ve kardeşleri için 30 milyon lira çalanlar hâlâ ellerini kollarını sallayarak ortada dolaşmaktadır..
iş bankası’nın mekanizmasını izah etmek istiyorum, iş bankası bilindiği gibi her sene küçük cep defterleri dağıtır. bu cep defterlerinin arka sayfası açıldığında, görülecektir ki, iş bankası türkiye’de yabancı sermaye ile iş yapan, işbirliği halinde bulunan en büyük müessesedir. nerede türkiye halkını sömüren, halkın zararına çalışan bir müessese varsa bunun altında muhakkak iş bankası bulunmaktadır. ve iş bankası’nın bu marifetleri yeni değildir, ileri tarihlere uzanmaktadır. demokrat parti’yi de iktidara getiren iş bankası’dır.
1936 tarihlerinde ismet inönü meclis koridorlarında memleketi iş bankası’na soydurmayacağız diye yanlış oldu hazineyi soydurmayacağız diye bağırmıştı. birinci kurtuluş savaşı sırasında kuvayı milli-yeciler izmir valisi rahmi bey’in oğlunu kaçırıp 50 bin altın almışlardır ve civardaki paralara el koymuşlardır. biz de bunu yapmakla en az onlar kadar haklıyız. tarih evvelce bunu yapanları nasıl temize çıkarmışsa bizi de temize çıkaracaktır. buna da inanıyoruz.
bu hadisede altı kişi bulunuyorduk, ben, yusuf aslan, hüseyin inan, sinan cemgil ve alpaslan öz-doğan beraberdik. arabayı yusuf aslan temin etti. içeriye üç kişi beraber girdik. paraları vezneden kimin aldığını şu anda hatırlamıyorum. alpaslan özdoğan dışarıda kaldı. yusuf aslan arabada kaldı. bu olaylar yusuf aslan’ın anlattığı gibidir. diğer olaylarda da yusuf aslan’ın ifadelerine aynen katılıyorum. anlattığı şekilde cereyan etmiştir. yalnız sevim onursal’ın evinde altı kişi bulunuyorduk. ben, hüseyin inan, sinan cemgil, yusuf aslan, alpaslan özdoğan ve kor kocalak bulunuyordu. fakat kor kocalak herhangi bir hadiseye karışmadı.
burada polis memuru cemal şeker’ün 170 lira parasını aldığım veya aldığımız iddia ediliyor. bu husus doğru değildir. sureti katiyede reddediyorum. polis memurunun parasını almadık, sadece silahını aldık. avukatın şapkasını da aldığımız iddiası doğru değildir, cebinde 10 bin lira para vardı, alsaydık o parayı alırdık, biz kimlerin parasını alacağımızı gayet iyi biliyorduk. bu gasp iddiaları yani polis memurunun parası ve avukat mehmet karaçalı’nın şapkasının alındığı iddiaları doğru değildir. kor kocalak burada hadiselere karışmadı. balgat üssünden zenci amerikalı jimmy finley’i kaçırdık , bu da doğrudur, kabul ediyorum. bu hadisede üsse girdik, amerikan silahlarına el koymak istiyorduk, silah deposu olarak keşfettiğimiz depoya girdik, silahları bulamadık. üssün içindeki pieksin önünde zenci çavuş jimmy. finley arabasında bulunuyor du, kendisini arabası ile beraber aldık üs’den çıkardık. yalnız kapıdan çıkarken bir olay oldu, kapıda nöbet bekleyen nöbetçiler silah çektiler, biz de kendilerini korkutmak maksadıyla ateş ettik ve bu suretle kapıdan çıktık.
jimmy finley’i orta doğu’ya getirdik. odtü l numaralı yurtta, 201 numaralı odada bir gece misafir ettik, ertesi gün serbest bıraktık. kendisinden bilgi almak istedik, o maksatla misafir ettik, daha sonra da serbest bıraktık. bu hadisede de beş kişi idik, alpaslan özdoğan da bizimle beraberdi.
atölyeler şefi nihat çokyüce’nin arabasının kaçırılması ve kendisinin bağlanması hadisesiyle ilgim yoktur. bu konuda bilgim de mevcut değildir.
recep sakın, jimmy finley’in kaçırılması hadisesinde bizim yanımızda yoktu. ben, yusuf aslan, sinan cemgil, hüseyin inan ve alpaslan özdoğan beşimiz beraberdik. nihat çokyüce hadisesinde ise ben bulunmuyordum. bildiğime göre hüseyin inanla sinan cemgil ikisi beraberdi, diğer arkadaşlar bu işe karışmadılar. bu hadisenin kararlaştırılması konusuna cevap vermiyorum dedi. dört amerikalıyı ben. hüseyin, yusuf ve sinan cemgil dördümüz kaçırdık. mete ertekin yalnız boş arabayı şehre getirdi, bize başkaca yardımı olmadı, kaçırılmada doğrudan doğruya bir ilgisi ve faaliyeti olmadı. kendilerini 4 mart 1971 tarihinde amaç apartmanı 3 nolu dairesine getirdik.
bildiğime göre daireyi yusuf aslan’la sinan cem-gil tutmuşlardı, irfan uçar’ın bu olaylarla hiçbir ilgisi yoktur. necmettin baca ve ibrahim seven’in sevim onursal’ın evindeki hadiselerle ilgisi yoktur. bu husus evvelce zapta geçmedi. ben, necmettin baca’yı cezaevinde tanıdım, ibrahim seven’i ise evvelce gıyaben tanırdım, ikisinin bu hadiselerle ilgisi yoktur.
amaç apartmanında bildiriyi biz kaleme aldık. bildiriyi hüseyin inan dağıtacaktı. kendisi o zaman deşifre olmamıştı. o maksatla bildiriyi o dağıtacaktı. müddet geçtikten sonra verdiğimiz kararı uygulamadık. amerikalıların serbest bırakılmasında sinan cemgil de bizimle beraberdi biz, amerikalılara acımış serbest bırakmıştık.
sinan da aramızdaydı, sonradan dağıldık. sinan cemgil nurhak dağlarında yaralandı, silah kullanamaz haldeyken kasti olarak öldürüldü. alpaslan ve kadir de aynı şekilde öldürüldü. mustafa yalçıner iki aydır hastahane’de yatmaktadır. şans eseri kurtulmuştur. apartmandan çıkarken yusuf, sinan, ben üçümüz beraberdik, sonradan dağıldık, hüseyin inan bizden daha evvel ayrıldı.
silahlarımızı vatan hainlerine karşı çeviririz yusuf’la beraber temin ettiğimiz motosikletle güç şartlar altında şarkışla’ya gittik. maksadımızı yusuf aslan anlattı, bir köprü civarında buluşacaktık. sinan bizi bir köye yerleştirecekti. biz, şarkışla’da teşhis edildik, ancak burada isteseydik, bizi teşhis edenleri silah kullanamaz hale getirirdik, fakat bunu asla yapmadık, bu yola başvurmadık, arkamızı döndüğümüz sırada, bu yola başvurmadığımız kimseler tarafından ateş açıldı, arkadan açılan ateşle yusuf aslan yaralandı, iddianamede başçavuşun hanımının (çizildi) kasti olarak vurulduğu iddiası doğru değildir, ben kapının kilidine ateş ettim, o sırada hanımın eli tokmakta olduğundan yaralanmış, ben kendisini görmedim. bunun dışında olaylar iddianamede yazıldığı şekilde cereyan etti. iddianamede geçen ve bana affedilen bir cümleyi kabul etmiyorum. ben silahımı halka ve orduya karşı kullanmadım, ancak vatan hainlerine karşı kullanmak maksadıyla taşıdım ve halka ve orduya karşı kullanırım, şeklinde beyanda bulunmadım. silahlarımızı vatan hainlerine karşı çeviririz, bunların da kimler olduğunu başlangıçta arzettim. polisteki ve cumhuriyet savcılığı’ndaki ifadelerimi kabul etmiyorum, askeri savcıya da ifade vermemiştim.
iddianamede marksist-leninist düzen kurmak istediğimiz iddiaları yer almaktadır. bunlara da değinmek istiyorum. bu iddiayı marksizmin ve leninizmin cahili olan kimseler ortaya atabilir. marksizm ve leninizm her şeyden evvel bir dünya görüşüdür ve bir metoddur. ve gerçeğe varmak için kullanılan diyalektik mantığı kullanan bir metoddur. marksist ve leninist metod içinde bulunduğu şartları tahlil eder değerlendirir, o şartlara göre değerlendirme yapar. durum böyle iken marksist-leninist düzen kurulacağı ve kuracağımız iddiası bunun iyi bilinmemesinden doğmaktadır.
profesyonel devrimci olmak bir suç unsuru olarak ileri sürülmektedir. bu da bir cehalet örneğidir. bu konuların bilinmemesinden ileri gelmektedir. profesyonel devrimci bugünün türkiye’sinde kendini hayatı boyunca türkiye’nin bağımsızlığına adayan kimsedir. birinci suçumuz iddia makamına göre hayatımızı boşu boşuna türkiye’nin bağımsızlığına adamış olmamızdır, ikincisi dev-genç üyesi olmakla suçlanıyorum, aramızda dev-genç üyesi olmayan arkadaşlar da mevcuttur. dev-genç üyeliği bir suç değildir. dev-genç sıkıyönetime kadar faaliyette bulunmuş legal bir örgüttür. kanunen faaliyeti tahdit edilmemiş ve yasaklanmamıştır.
kanunların himayesinde olan ve faaliyetini kanunlara uygun olarak yürüten bir derneğe üye olmak hiçbir zaman suç teşkil etmez. kaldı ki ben şahsen dev-genç üyesi değilim. kanunların himayesinde olan ve faaliyet gösteren derneğe girmek suç değildir, bunu iddia makamının da bilmesi gerekirdi.
marksizm-leninizm konusuna gelince daha evvel de bunun ne olduğunu belirttim ve açıkladım. bu konuda daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenler türkiye cumhuriyeti anayasası’nı inceleyebilirler. burada üç tane suç unsuru ileri sürülüyor, üçünü de açıklamış bulunuyorum. birincisi varlığımızı türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmiş olmak, ikincisi kanuni ve legal bir örgütün üyesi olmak, kaldı ki çoğunluk bu derneğin mensubu değildir. üçüncüsü ise doğru olmayan bir takım bilgilere müsteniden itham edilmek ve recai galip okadan’ın kitaplarından derlenmiş bilgilerle marksist-leninist düzen kurmak istemekle itham ediliyoruz. bu iddiaların hiçbirisi varit değildir. iddialar ortadadır. mesnetsizdir, bu iddialarla idamımız istenmektedir.
misak-ı milli sınırları içinde iki kardeş kavim yaşar. türk ve kürt kavmi yaşamaktadır.
ayrıca iddianamede türkiye halkının bir takım etnik gruplardan teşekkül ettiği iddiaları ve bunu bizim yaptığımız, ortaya attığımız ithamları mevcut bulunmaktadır. birinci türkiye büyük millet meclisi’nin kararında ve misak-ı milli’de şu vardır. misak-ı milli sınırları içinde iki kardeş kavim yaşar. türk ve kürt kavmi yaşamaktadır. birinci büyük millet meclisi’nin kararı böyledir. türkiye’de iki kardeş kavmin ve unsurun yaşadığını kabul etmektedir. bunu kabul etmek bölücülük değildir. bölücülük olarak kabul edildiği takdirde birinci türkiye millet meclisi ve mustafa kemal’i de bölücü olarak kabul etmek gerekir. bu iki kardeş unsur birinci kurtuluş savaşı’nı müştereken başarmışlardır. güney cephesinde düşmanla omuz omuza savaşmışlardır. bu ikisine birden biz türkiye halkı diyoruz ve bu iki kardeş unsur ikinci bağımsızlık savaşını da müştereken başaracaklardır. asıl bölücüler bu gerçeği kabul etmeyenlerdir. 101 tane amerikan üssünün bulunduğu ülkede, bizim milli bütünlüğü bozmak istemekle itham edilmemiz gülünç olmaktadır.
24 yaşındayken kendimi türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum. bağımsızlık düşüncesini mezara kadar götüreceğiz.
ayrıca memleketin huzurunu bizim bozduğumuz iddia ediliyor. memleketin huzurunu kimlerin bozduğu ortadadır. ve kimler 30 milyon çalmıştır? kimler devlet hazinesini kardeşlerine peşkeş çekmiştir? memleketin madenlerini peşkeş çekmiştir. anayasayı uygulamamıştır. bunlar ortada iken, bilinirken bunlardan bahsedilmeyip, memleketin huzurunu bozduğumuz iddiaları değersiz ve mesnetsizdir. bizim kişi güvenliğini, mülkiyet-hakkını, egemenlik ilkelerini, milli bütünlüğü bozmak için harekete geçtiğimiz iddiaları vardır. kişi güvenliğini ihlal edenler kimlerdir? bunu evvela tespit etmemiz gerekir.
karakollarda işkence gören bizler olduk, meydanlarda kurşunlanan gene bizler olduk. bakanların emri ile hapishanelere atılan bizler olduk. buna rağmen kişi güvenliğini bozan olmakla itham ediliyoruz, yukarıda anlatılanlar, asıl kişi güvenliğini bozanlar ise serbestçe meydanlarda dolaşmaktadır. mülkiyet hakkını ortadan kaldıracağımız iddia ediliyor. bizatihi anayasa mülkiyet hakkım toplum yararına kısıtlamıştır. mutlak mülkiyet hakkı tanımamıştır. elli köye sahip bir toprak ağasını anayasamız kabul etmemiştir. egemenlik ilkelerine karşı çıkmakla itham edilmekteyiz. asıl egemenlik ilkelerine karşı çıkanlar halkın sırtından geçinenlerdir. ayrıca milli bütünlüğe karşı çıkmakla da suçlanıyoruz. 101 tane amerikan üssünün bulunduğu ülkede, bizim milli bütünlüğü bozmak istemekle itham edilmemiz gülünç olmaktadır.
35 milyon metrekare vatan toprağı işgal altında iken bizim milli bütünlüğü bozmakla suçlanmamız gülünçtür. mustafa kemal sağ olsaydı bugün çok şaşırırdı, iddianame baştan beri arzettiğim gibi sırf kelle istemek maksadıyla hazırlanmıştır. şeklen de hukuk mantığından mahrumdur. hukuki kıymetten ve değerden mahrumdur. 21 yılın hesabını 21 gençten sormak maksadıyla ve suçluların telaşı içerisinde hazırlanmış bir iddianamedir.
ben şunu iddia ediyorum ki hareketimiz tamamen anayasal bir harekettir. anayasanın başlangıç ilkesinde belirtilen ulusun zulme karşı direnme hakkını kullandık. bu sebeple anayasal bir davranışta bulunduk. yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum. halen de bu inancı taşıyorum. türkiye’nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim ve bu sebeple amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. bundan dolayı ölümden korkmuyoruz. onu ancak işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün ve ben 24 yaşındayken kendimi türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum. bağımsızlık düşüncesini mezara kadar götüreceğiz, dedi.
adını çocuklarımıza verdik çoğaldın…
deniz gezmiş, yusuf aslan ve hüseyin inan çicekleri burnundayken bu devrimi yapıyorlar. burada anayasanın değişmesini isteyen bölücüler diye yargılanıyorlar. belli ki iddianame yanlıştır. bu çok çok saygı verdiğim insanlar türkiye cumhuriyetinin bağımsızlığından başka bir şey istemediler ve bu uğurda idam edildiler. onların amacı olan bağımsız bir türkiye göreceğiz buna inanıyorum. yaşasın türk ve kürt halkının kardeşliği! yaşasın türkiye cumhuriyetinin özgürlük mücadelesi! kahrolsun emperyalizm!
hallacı mansur’un derisini yüzenlerin adını kim hatırlar? denizleri değil hatırlamak adları bir çok fidanda yaşıyor ve yaşayacak da .şimdi her şey tozlar içinde ama birgün mutlaka tozlar silinecek. devrimcilerin haklılıkları anlaşılacak. atatürk’ten sonra aşiret gibi yönetilen türkiyem adam gibi yönetilecek. şu anda amerikan ajanları cirit atıyır ama muklaka biz kazanacağız; devrimler kazanacak, çünkü zaman tersine akmaz.
bu ülkede ‘birisinin’ tek başına çıkıp da ülkede birşeyler yapmasını beklemek çok yanlış değil mi? hatta artık birilerinin uyanması da yetmez. toplumumuzun köklü bir uyanış içine girmesi şart olmakla beraber bu uyanışın gecikmemiş olmasını diliyorum. yoksa biricik ve kutsal olan vatanımız bir sabah bizim olmaktan çıkacaktır…
hâlâ neden 24 yaşındaki fidanlara, gencecik baharlara nasıl kıydıklarını anlamış değilim ve çok üzgünüm. umarım bir gün bu karardan pişmanlık duyarsınız ve çözüm için çok geç kaldığınızı farkedersiniz.
biz millet olarak da biraz hak ediyoruz. maalesef çok duyarsız bir topluluğuz. bugün akp’ye yüzde 47 oy veren halk, özgürlüğü ne kadar hak ediyor…
kendim gibi düşünen insanlar bulmak çok güzel. bence de devrim zamanı geldi de geçiyor bile. onun yolundayken mutlaka birşeyler yapmamız gerekiyor.
denizler, yusuflar ve cihanları yaşatmak bizim elimizde. türk ve kürt kardeşliğini bozarak vatanı bölmek isteyenlere lanet olsun. uyan türkiye artık.
yazılan yorumlara helâl! türkiye’nin artık yeni bir deniz’e ihtiyacı var.
bu ülkede insanlar insan olmanın ne demek olduğunu anlamak için, yaşadıklara hayata bir anlam verebilmek için ve yaşadığı hayatta koyun gibi güdülmemek ve daha bir çok şey için tanımalılar deniz gezmiş’i. tanımalılar ve öyle davranmalılar. koyun olmamak için belki de artık sürüden ayrılma zamanı geldi.
selam kardeşlerim. bizim davamız mahşerde biter. denizler ölmez, bu vatan da bölünmez. kahrolsun faşizm!
o insanların gerçekten idam edildiğine değil onlar kuru bedenleriyle burada olmasa(lar) da dünyanın sonuna kadar düşünceleriyle bizim esas birer yaşantı farklılığımızdır. inanın kenan evren mezarımızda ot biçse de kendi elleriyle, ona allah’tan rahmet dilemeyız yaşasın devrimcilik! yaşasın bağımsız devrimciliğimiz! yaşasın insan halkının direnişi!
böyle bir yürek böyle bir genç… keşke o yıllarda doğmuş olsaydım da yanınızda bulunabilseydim. bu ülkenin bağımsızlığı için canımı verebilseydim.
senin yolun mu? her zaman deniz abim… ölümüne mi? her zaman deniz abim… kahrolsun amerika, kahrolsun amerikan emperyalizmi, yaşasın devrimciler! ateşin olmaya devam edeceğiz. bunu bilesin!
deniz gezmiş ve diğerleri yanan bir ateşin güçlü bir şekilde yükselmesini sağlamışlardır; ancak (bu ateş) sözde yurtseverler tarafından sözde söndürülmüşlerdir. ancak unuttukları bir şey var: ateşin üstüne kül atılınca sönmez, sadece uyur. ve birgün birisi çıkıp da külü aralarsa o ateş daha güçlü yanacaktır. ve bizler de yanması için elimizden geleni yapmalıyız. zamanında ölmelerine sebep olanlar, şimdi bunun bir hata olduğunu kabul etseler de yanan ateşin içinde kalmaktan kurtulamayacaklardır. evet… deniz gezmiş, yusuf aslan, hüseyin inan ve diğerleri… sizler her zaman bizlerin kalbinde yaşamaya, bizlerde ve bizden sonra doğacak çocuklarımızda yaşamaya devam edeceksiniz. rahat uyuyun.
mahir, hüseyin, ulaş – kurtuluşa kadar savaş…
selam arkadaslar… bu okuduklarım beni gerçekten çok etkiledi. bu insanları boş yere astılar. onlar sadece gelecekteki olacak olayları hissetmişlerdi. ve haklıymışlar… ama o zaman yapılması gerekeni yaptık diyenler, şimdi keşke diyorlar.
ben artık keşkelerin yaşanmasına karşıyım. artık böyle abd tarafından kullanılan bir ülke istemiyorum. kendi dinimle, kültürümle, düşünce özgürlüğüm kısıtlanmadan yaşamak istiyorum, istiyoruz.
yapılacak ne varsa olsun artık, vakit geç olmadan… saygılarımla…
ne duruyoruz, neyi bekliyoruz ki… yine yazalım duvarlara türkiye’ye özgürlük, kahrolsun abd emperyalizmi… harekete geçelim, biz de canımızı verelim gerekirse tam bağımsız türkiye için seve seve.
keşke onlarla aynı dönemde beraber olsaydım. bizim onlardan öğrenecek çok şeyimiz vardı. ruhları şad olsun. yaşasın türk ve kürt kardeşliği!
merhaba dostlar, yüreğinize sağlık. ne güzel yazmışsınız herbiriniz. bana söyleyecek tek bir kelime kaldı: kahrolsun gencecik fidanları devirenler, kahrolsun tüm gerçeklere hala göz yumanlar, kahrolsun abd… yaşasın tam demokratik bağımsız bir türkiye!
selamlar devrimci gençlik… deniz, hüseyin, yusuf yaşasaydı bunca şehiti vermezdik ama ortaya yeni denizlerin çıkması gerek. vatan için öldü onlar. rahat uyu denizim, kalbimizdesin. kahrolsun emperyalizm!
ya bu değerleri yaşatacağız ya da hiç yaşamamış sayacağız… denizlerin dalgasıyız, halkımızın kavgasıyız… bakmasınlar durgunluğumuza, bakmasınlar suskunluğumuza. bedel verdi denizler. her kavgasında yenilmediler ki…
eğer yenilseler benim adım deniz’den gelmezdi. önemli olan çok yaşamak değil az zamanda çok sey yapabilmektir… insan ölür ama düşünce ölmez…
başkasının kalbiyle başkasının böbreği ile yaşanır ama başkasının beyni ile yaşanmaz… bütün kötülüklerin anası cehalettir. ne der şair? ben hayvan değilim… bırakın düşüneyim. sizler de düşünün arkadaşlar…
biz cesareti uğur mumcu’dan başkaldırmayı yusuf arslan’dan, cumhuriyeti mustafa kemal’den, bembeyaz doğruları ölürsecine yaşayan deniz gezmiş’ten ve tam bağımsızlığı bu yolda ölen devrimci yoldaşlarımızdan öğrendik… sizleri tüm devrim ateşi ile selamlıyorum yoldaşlar…
hoşçakal kardeşim deniz…
denizleri yaşatmak 21. yy. gençlerinin en başta gelen görevi olduğunu düşünüyorum. onların devrimci ahlakından herkes kendine bir pay çıkarmalıdır. amerikan uşaklarına, muhtıracılara, cuntacılara ve faşistlere karşı savaşmak biz gençlerin en kutsal vazifesidir.
yaşasın halkların kardeşliği…
yaşasın tam bağımsız türkiye…
(bir çocuğunuz olursa adı deniz olmalı.)
sen canını vatanın halkın ugruna feda etmişsin ama seni anlayamamışlar idamın için el kaldıranlar da bu ülkede yaşadıklarını ve aslında onlar için de birşeyleri savunduğunu unutmuşlar evet idamına el kaldıranlar hak etmedikleri, zamanında yok olması için ellerinden geleni yaptıkları özgürlüğün sefasını sürüyorlar…
her aklıma geldiginde demokrat parti’ye ve süleyman demirel’e küfür ediyorum.
yok yere asıldılar.
devletin en üst makamı cumhurbaşkanlığı’na kadar ele geçirmişler ve parlamentoda dtp, mhp, akp abd’nin sözünden çıkmaz durumdadır. bu şartlar altında refah aydınlık günlere ulaşmak hayalperestliktir. ancak ve ancak devrimle gerçekleştirilebilinir.
yaşasın kürt türk kardeşliği.
yaşasın tam bağımsız türkiye!
arkadaşlar hepinize çok teşekkür ederim. gelin beni sitenize ekleyin. hep beraber devrim mücadelesini yaşatalım, gerekirse aynı anda ölerek gerekirse savaşarak..
merhaba yoldaşlarım, umarım hepiniz iyisinizdir…
hepinizin yorumunu okudum, ellerinize, yüreklerinize sağlık.
bu ülkede bizler gibi düşünen milyonlarca kişi var ama bütün bu düşünceleri, duygularını bastırmak zorunda kalmışlar ya da bastırmışlar…
şimdi aranızdan bazıları demiş ki: gelin haydi beraber olalım; sizce zamanı değil mi?
de… lafta mı kalıyor? haydi olalım, nasıl, ne zaman, nerede?
adını koymak lâzım arkadaşlar mücadelenin…
şimdilik güle güle… dios_noir@hotmail.com email adresım. msn’den ulaşabilirsiniz.
hayat sizce nedir? yaşamak ya da? ne diyebilirsiniz?
yaşlanıp hasta ve yorgun bir şekilde odanın bir köşesinde serilmiş bir yatakta başkalarına muhtaç bir şekilde ölümü beklemek mi?
yoksa kendisini hiç düşünmeden yarın yeşerecek yaşamlara daha iyi bir yaşantı alanı bulmaları için sadece ben düşüncesine karşı mücadele vermek mi ve gerekirse mücadele sonucunda hiç çekinmeden darağacına yürümek midir?
sizce hangisi daha iyi bir yaşamdır?
arkadaşlar bana kalırsa biraz basit oynuyorsunuz. yok çocuğuma ismini vereceğim falan filan… önemli olan onun görüşleri, adı değil… o, amerikan emperyalizmi ve bütün işbirlikçilerine karşı savaştı. inönü’nün söylediği gibi “o kim ki devrim yapacak. biz 7 düveli devirdik, halkı arkamıza alamadık. o iki bayrak sallayarak halkı arkasına alacağını mı sanıyor?” demiştir. bana kalırsa devrim falan hikaye oldu. bu halka hiç bir şey değmez, derim ben. ama kim ne derse desin; deniz’in, mahir’in, sinan’ın, yusuf’un, hüseyin’in görüşlerine son derece bağlıyım. uğur mumcu’nun söylediği gibi: “asıldık, ey halkım, unutma bizi!”
deniz gezmiş, yusuf arslan ve hüseyin inan… keşke bizler de onlar gibi türkiye’nin bağımsızlığı için mücadelemizi sürdürebilsek. onlar hiç bir şart-koşul ve de hiç bir menfaat-çıkar gözetmeksizin kendilerini bu yolda, vatanı için, ülkesi için emperyalizme karşı mücadelelerini sürdürerek bu vatan için kendilerini feda etmişlerdir.
eminim ki bu ülkede mustafa kemalciler çoktur ve de elbet bir gün hak yerini bulacaktır. şimdi keşke biz de onlar gibi onların yolunda gidebilsek. kendimi bağımsızlık uğrunda mücadele verip sürdürsek ve de hedefimize ulaşabilsek.
şu anki konumumuzda bakıyorum da kimse ne deniz ne yusuf ne de hüseyin gibi olabilir. kendilerini bağımsızlık uğrunda feda eden şu an kaç kişi olur soruyorum size. bir düşünün… ama onlar kendilerini bu mücadele uğrunda feda ettiler. ruhları şad olsun ki böyle bir devrim ateşi ile kucaklanıyorlar. mekanları cennet olsun. keşke bizler de onlar gibi bağımsızlık mücadelemizi sürdürebilsek.
şu anki konumda deniz gezmiş olsaydı türkiye bu konuma düşmezdi. mustafa kemal sağ olsaydı da bu günleri görseydi keşke. onun bıraktığı eserleri, anıları çiğniyoruz. o, bu ülke için çok şeyler yaptı ama sadece mustafa kemal’in adı şiirlerde… yaptığı şeyleri resimlerde anlatarak duruyoruz.
neden devrimlerini, yaptığı şeyleri yapmıyoruz? neden bağımsızlığımız için mücadele etmiyoruz? neden acaba solcu olmakla dışlandığımız bu ülkede atatürk devrimlerine saygı duyulmamakla birlikte onun eserleri de yaptığı, konuştuğu tüzükler de bu ülkeden kaldırılıyor? bu ülke nereye gidiyor? daha satılarak nereye varacağız? biri neden çıkmıyor? neden bu isyanımızı dile getiremiyoruz, neden?
yaşasın tam bağımsızlık! yaşasın denizlerin, yusufların, hüseyinlerin davası, sevdası, vatan aşkı, devrim aşkı! yaşasın tam bağımsız bir türkiye!
selam…
yorumların hepsini üşenmeden teker teker okudum. herkes bir şeyler yapmaktan bahsediyor ama hepsi bu kadarla sınırlı kalıyor; yapalım da …
eee gerisi ben bir m. kemal, bir deniz, bir hüseyin ya da yusuf veya mahir gibi genç yüreklerin tekrar tarih sahnesinde boy gösterebileceği ihtimaline pek inanmıyorum. elbette olmasını isterim. emperyalizmin altında ezilmekten ben de memnun değilim. hüseyin gibi zeki insanlar bu günkü durumumuzu daha o zaman söylemişler ama neye yaradı? kişisel hareketlerle hiç bir yere varamayız. burası gayet açık bence. bir silkinip tarihimizi baştan incelemeliyiz. sakarya meydan muharebesinden sonra ülkenin hali bu mu olmalıydı? biz daha çok m. kemallerin, denizlerin başını yeriz de akıllanmayız.
söylediklerim yanlış anlaşılmasın. eğer onlar gibi biz de inansaydık, daha doğrusu ülke sorunlarından siyasetten bu kadar uzaklaştırılmasaydık bunlar olmazdı. adamlar ileri dönük yatırım yapmışlar, gençler bilinçlenmesin, yeni denizler, yusuflar ve diğerleri yetişmesin diye gençlerimizi köreltmişler.
öyle insanlarla karşılaşıyorum ki utanmadan atatürk’e dil uzatabiliyor. hem onun verdiği özgürlükten yararlanıp hem de dil uzatan bu kadar körü körüne cahillerle uğraşmak zor iş.
her zaman her yerde atamı ve vatanımı savunmaya gerekirse canımı vermeye hazırım ama başta da dediğim gibi lafla olmuyor. konuşmak isteyenler serpilizm_83@hotmail.com
yaşasın tam bağımsız türkiye!
diyecek söz kalmamış. üşenmeden bütün yorumları okudum. çok doğru yazılar yazmışsınız ama artık yazı yazmak değil icraata geçmek lazım. bu konuda çok araştırma yaptım. deniz gezmiş bu uğurda çok şeyler yapmış. biz de onun gibi yapmalı onun yolundan gitmeliyiz. şunu unutmayalım: o bu ülkenin tam bağımsız olması için elinden geleni yaptı. biz de yapmalıyız.
onun idamından yana oy kullanan demirel’e seslenıyorum: vicdanın rahat mı? onun ölmesi belki de senin suçun. boşuna dememişler: kötüler çok yaşar, demirel.
deniz’in, yusuf’un, atilla’nın, özgür’ün dediği gibi yaşasın tam bağımsız türkıye… onlar bu uğurda ölüme gittiyseler biz de gidebiliriz, unutmayın!
arkadaşlar iş yazmakla olmaz. bir şeylerin yapılması lazım…
arkadaşlar unutmayınız ki onlar bizim önderimizdir. denizler, yusuflar vb gittiler ama daha birçokları doğdu ve doğacaktır da. ben de size katılıyorum. biz de birşeyler yapmalıyız. gelin birleşelim. ben e-mailimi veriyorum. herkes de versin ve buluşup konuşalım. geçmişteki hataları düzeltmeye çalışalım. ennsar-1@hotmail.com
yaşasın tam bağımsız türkiye! yaşasın halkların kardeşliği! kahrolsun amerika, kahrolsun amerikan emperyalizmi! yaşasın devrimciler!
gerçi önemli olan fazla yaşamak değil yaşadığı sürece ne yapabilmek.. bunlar ellerindeki imkânlarla faşizm denilen rezilliğe son vermek için canlarıyla mücadele verdiler.
yaşasın tam bağımsız ve gerçekten demokratik türkiye! yaşasın işçiler, yaşasın köylüler! kahrolsun faşizm!
zahit bizi tan eyleme
hak ismin okur dilimiz,
sakın efsane söyleme
hazrete varır yolumuz.
sayılmayız parmak ile,
tükenmeyiz kırmak ile.
taşramızdan sormak ile,
kimse bilmez ahvalimiz.
erenlerin çoktur yolu,
cümlesine dedik beli.
gören bizi sanır deli,
usludan yeğdir delimiz.
muhy-i sana ola himmet,
aşık ise cana minnet.
cümle alemlere rahmet,
saçar şu yoksul elimiz.
yaşasın devrimciler …
özlettiniz kendinizi aşk olsun size ve tüm yitip gidenlere
deniz gezmiş yaptığı savunmasında anlattığı herşey doğru 1950 den buyana faşizmin ve cuntanın neyler yaptıklarını dünya biliyor bu çocukları yok yere idam edenler hiç zanetmesinlerki gerçekleri saklıyacaklarını ben herzaman deniz ve arkadaşlarını ver verdikleri mücadelesini destekliyorum ve bu mücadeleyi ben şahsım adıma emperyalis ve işbirlikçilerine karşı denizlerin kaldıkları yerden tam bağımsız türkiye için sürdürmeğe tarafım ve denizleri idam edenleri asla affetmiyorum ve lanetliyorum çünkü kendi çıkarları için bu masum çocukları sehpaya çıkarttılar deniz gezmiş yusuf aslan ve hüseyin inan’ı davalarında çok haklı buluyorum onlar sadece devrimci gençlik olarak atatürk’ün çizgisinden gittiler ve hiç bir şekilde yanlış birşey yapmadılar…bizlerde birer,deniz gezmiş,yusuf aslan,hüseyin inan’ız biz asılmakla bitmeyiz çoğalırız hergün çoğalıyoruz ve denizler gibi dalga dalga yayılıyoruz türkiyenin dört bir tarafına geliyoruz tam bağımsız bir türkiye için samsundan ankaraya yürüyoruz bağımsız türkiye için yaşasın deniz gezmiş ve arkadaşları kahrolsun faşizm……tek yol devrim….dev-genç…