hale özgür kıyıcı
28 kasım 1990 yılında gazeteciler cemiyeti lokalinde, t. c. devletinin kamuoyu araştırmalarına göre en güvenilir ve en saygın kurumu olarak açıklanan türk silahlı kuvvetleri(nin) mensubu olan bir üst düzey generali cinayetle suçlayan em. yrb. talat turhan’ın açıklamalarını 17 yıldır yok sayanların bir suç işleyip-işlemediğini öğrenmek sanırım bir vatandaş olarak hakkım. bu hakkı bir kardeş olarak değil bir vatandaş olarak talep ediyorum. isterdim ki kendini vatandaş olarak gören herkes bu soruyu sorsun.

vatandaş korkabilir, vatandaş sindirilmiş olabilir, peki ya siz medyada köşe başlarını tutmuş “gaflet, delalet ve ihanet “ içinde olan yazar-çizer takımı… televizyonlarda milyonlar alarak program yapanlar… programı yapıp da yayınlamayanlar… türkiye’de gündemi çarpıtanlar… allah gözünüzü doyursun, paraya bu kadar çok tapınmayın. her şey geçici. asılan, kurşuna dizilen, havan topuyla vücutları paramparça edilen, sokak ortasında kahpece katledilen, bir dönem arkadaşınız olan, şimdi sizlerin çocukları yaşında olan siyasalın kantininde devrim için yola çıktığınız arkadaşlarınızı yalnız meyhanelerde mi yad edersiniz.. veya bilmem kaç baskı yapan kitaplarınızda mı? sermayeniz, 68’i yiye yiye bitiremediniz!

gelelim “üst düzey general olayına ya da iddiasına…

bu basın toplantısını milliyet gazetesi yazarlarından melih âşık köşesine yazmıştı. musa ağacık da basın toplantısına katılanlardandı. melih âşık beyle beraber bu köşede çıkan haberlerin sorumlularındandı.

televizyonlara “oradaydım”, “bir yudum insan” programlarını yapan nebil özgentürk de günaydın muhabiri idi. sayın özgentürk de “oradaydı”.

29 kasım 1990 günü “devletin cinayet işlediği” haberi milliyet gazetesi melih aşık beyin köşesinde gazeteci musa ağacık beyin sayesinde yer almıştır.

açıklamasını aynen aktarıyorum:

“turhan anlatıyor!”

“taylan özgür’ü polis değil, bir üsteğmen öldürmüştür. 1969’da üsteğmen olan bu kişi şu an üst düzey bir generaldir.

bu açıklama orada bulunanları şok etmediyse de, biz ailesini derinden yaralamıştı. dosya kapanmış, adliyenin tozlu arşivine atılalı, 14 yıl olmuştu. ve bu bilgiye her halde yeni ulaşmamıştı.

bu açıklamayı dava bitiminden 14 yıl sonra kamuoyuyla paylaşan em. yrb. talat turhan’da en az cinayeti işleyen/örtbas edenler kadar suçlu idi.

bu açıklamayı yaparken bir de tanık gösteriyordu.

“hasan fehmi güneş’in içişleri bakanı olduğunun ertesi günü bu dosyayı verdim. hatta odada deniz baykal, ertuğrul günay ve uğur mumcu da vardı.”

bu şok açıklamaları dinledikten sonra eşimin hukuk bürosundan ertuğrul günay’ı aradık. telefonla ulaşamayınca durumu anlatan bir yazı yazarak fax ile kendisine ilettik. bir kere bile bu konu ile ilgili bizi aramadı. ancak radikal gazetesine bir açıklamada bulunmuş. hasan fehmi güneş beni tazminata mahkûm etmişmiş. hani çocuklar der ya… hayretlerim şaştı. kocaman bir yalandı bu.. bu dava nasıl açılmış, nasıl bitmiş ki ben tazminata mahkûm olmuşum. keşke böyle bir dava açsalardı ben de yargı önünde bunları mahkûm ettirebilseydim. ben geç bile kaldım bunlara karşı dava açmadığım için. adamlar gerçekten politikacı! yıllarca nereden aday oldular ise seçmenlere bu kişilere oy vermemeleri için anlattım durdum. en sonunda ertuğrul günay akp’ye gitmekte çareyi buldu. akp’ye de üzülüyorum. bunları tanımıyorlar. ertuğrul günay misyonunu tamamlamak üzere atanan biri. iyi karıştırır akp’yi. sanıyorlar ki bunlar demokrat, aydın, vs.. chp seçmeni ise hasan fehmi güneş’i tanıdı. tanıyarak büyüdü.

sıra uğur mumcu’ya gelmişti. bu açıklamaların doğruluğunu teyit ettirmek için kızım inan’ı alarak ankara’ya gittim. chp izmir milletvekili sayın güldal mumcu hanımefendi çok iyi hatırlarlar. ankara soğuk bir kış gününü yaşıyordu. uğur mumcu’nun evini bilenler vardır. çalışma odasındaki köşede bulunan oturma grubunda oturup saatlerce sohbet etmiştik. kızım inan ise, oğlu özgür’le odasında oturmuştu. sayın milletvekili ise bize çay servisi yapmıştı. bu dosyanın verildiğini uğur mumcu da kabul etmişti. bu dosyanın bir fotokopisinin de kendisinde olduğunu söylemişti.

ben de bu dosyanın fotokopisini talep ettiğimde; ”..biraz sabır hale’ciğim, her şey açıklanacak, bana ne olur güven” dediğinde bir anlık gafletle basiretim bağlanıp beklemeyi tercih etmiştim. zaten bu görüşmeden bir müddet sonra da kendi öldürüldü. yani faili bilinen bir dosya daha eklenmişti hukuk devleti olduğu iddia edilen adliyenin rafları toz bağlamış arşivlerine…

milliyet gazetesinde rafet ballı’nın yaptığı bir söyleşiyi de aktarmakta fayda görüyorum. delil açısından.

em. yrb.talat turhan’ın açıklamasını aynen aktarıyorum:

soru: taylan özgür’ün öldürülmesi,1977 taksim’deki 1 mayıs katliamı,mit müsteşarı bahattin özülker’in bir otel odasında öldürülmesi konularında bilgi sahibi olduğunuz söylenir, açıklama yapmak istermisiniz?

em. yrb. talat turhan: chp hükümeti zamanında başbakan bülent ecevit’e iletilmek üzere 10 sayfalık bir rapor hazırladım. ayrıca olaylar hakkında etraflı bir şekilde deniz baykal ve hasan fehmi güneş’e bilgi verdim.

soru: gereği yapıldı mı?

em.yrb. talat turhan: bu soruyu bana değil kendilerine sorunuz.

bu söyleşi milliyet 16. kasım. 1990 yılında “türk gladyo’ su, özel harp dairesi” yazı dizisi olarak yayınlanmıştır. (rafet ballı)

ayrıca, basım tarihi 1999 olan em. yrb. talat turhan’ın “çeteleşme” isimli kitabında da yer aldı. bir istihbaratçı olarak komu oyunda bilinen bu kişinin iddiası kardeşimin katilinin o dönemde üsteğmen rütbesindeki bir kişi olduğu ve basın toplantısının yapıldığı dönemde de ”üst düzey general olduğu” şeklindedir. “devlet cinayet işlemiştir” cümlesine kitabında yer veren bu em.yrb’ a şimdiye kadar genelkurmay dahil hiçbir general ve kurum hesap sormamıştır/soramamıştır.

iddia sahibi ortadadır. bu iddianın ciddiye alınması gerekirken, “bir onur davası”nın da bu iddia sahibine açması gereken genelkurmay niye susar bilinmez. askeri savcılığa gönderdiğim dilekçeyi bile görmezden gelenler niye bu kadar suskunlar? iddianın sahibi; kurmay bir yarbaydır. msb (milli savunma bakanlığı) özel kalem müdürlüğü yapmış, abd’de eğitim görmüş bir uzman istihbaratçı kişidir.

gelelim hesaplamalara; harp okulu 1963–1964 mezunu verememiştir, talat aydemir olayları ile ilgili… teğmenliğin 3 yıl olduğunu söylerler, 1965 mezunu biri bir yıllık üsteğmendir 1969’da. ama bu yıl mezun olan bir harbiyeli, 1990’da üst düzey general olamaz. ancak 62-63 mezunlarını incelemek lazım. karşımıza kimler çıkar hep beraber görürüz.

taylan’ın öldürülmesi üzerinden 39 yıl geçti. eylül ayı geldiğinde anısına yazı yazanlar; artık bu iddianın üzerine giderek yazı yazmayı düşünün. mezarlar başında anmalardan vazgeçin. faili meçhuller dosyasının rafı taylan özgür cinayeti ile belli olduğunu fark edin.

umudum var. zira çok yaklaştık. bu düğüm; çözülmek üzere. çözülmeli. biz pes etmedik, ama o çeteler pes etmek üzere ya da pes ettirilmeli. umudum var dedim, umudumu yitirmeyeceğim. gerçeği bir gün kamuoyu öğrenecek. belki çok şaşıracak! belki kimlerin peşinden gitmişiz, diyecek! ve oturup ancak 12 mart, 12 eylül darbesinden sonra cezaevlerinden ve sonrasında devlet aygıtını tartışmaya başladıysak, şimdi de militarizm nedir, ne değildir araştırıp tartışacağız. umudum var derken kastettiklerim bu..

eşleri öldürülmüş iki kadın milletvekili diyet ödemek zorunda kalmazlar. önümüzde ki günlerde hep beraber göreceğiz. dilerim eşlerine yakışır bir mücadelenin içinde olsunlar. *mehmet ağar’ın çekemediği tuğlayı çekip duvarı yıksınlar.

* uğur mumcu’nun eşi; olayın üstüne gidilmesini ister, mehmet ağar ise der ki;”..tuğlayı çekersem, duvar yıkılır”